2 Mart 2023 Perşembe

Deprem ve Çocuk, 73. Berlin Film Festivali ve Esra Kahya Öyküleri

Deprem tüm toplum üzerinde derin travmalar oluşturdu. Bu travmaların, uzun dönem pek çok sonucu olması muhtemeldir. Bu yazıda, depremin çocuklardaki etkilerini ele alalım. 

Deprem felaketi, çocukların dünyasında güvenli hayatları olamayabileceği düşüncesi oluşturdu. Yaşanan travmanın dikkat dağınıklığı, odaklanma sorunları, içe kapanma, öfke, sık sık ağlama nöbetleri, uyku problemlerine yol açması muhtemel.

Büyüklerin, cocuklarda oluşan etkileri doğru yönetmesi cok önemli. Çocukların yanında acılarımızdan konuşmamak gerektiği gibi depremi onlara güzel bir dille korkutmadan anlatmak ve deprem hakkında konuşmak istediklerinde geçiştirmemek, dikkat edilmesi gereken noktaları oluşturuyor. Depremin güneş açması, şimşek çakması, yağmur yağması gibi bir doğa olayı olduğu ancak pek sık yaşanmadığı anlatılmalı. Evin depreme dayanıklı olduğu, korkmaması gerektiğini belirtmek faydalı olabilir. Çocuğun tepkilerinde her türlü tuhaflık veya aşırılık, destek alma ihtiyaci açısından değerlendirilmelidir.

Çocukların en temel ihtiyaçlarından biri kendilerinin ve ailesinin güvende olduğunu hissetmeleridir. Yakınları ile birlikte olması, çocukta hayatın devam ettiği düşüncesinin oluşmasında önemli olur. Önceki hayat rutinlerinin devamını sağlamak, geleceğe dair hayaller kurmasına yardımcı olmak ailenin temel sorumlulukları arasında yer alacaktır.
Çocuğun neler hissettigi, nelere ihtiyacı olduğu ve yanıtlanmayı bekleyen sorularının neler olduğunu, tüm süreç boyunca dikkatle takip etmek iyi olacaktır. Ekranlarda yer alan görüntüler, çocuğun düşünce ve hislerini kontrolsüz bir şekilde etkileyeceği için televizyondan uzak tutmak gerekebilir.
Ailede yaşanan kayıplar ise çocukların dünyasındaki derin etkileri nedeniyle üzerinde durulması gereken bir diğer noktayı oluşturuyor. Çocuğa yaşanan durum anlatılırken detaylıca üzerinde durulmalı, asla kısa bir açıklamayla geçiştirilmemelidir. Tüm canlıların ölebildiği, ölüm olduğunda bizim onu bir daha göremediğimizi ve onun da bizi göremeyeceği anlatılmalıdır. Çocuğun yaşına uygun olacak şekilde güven hissi oluşturmak gerektiğinden, bu zor aşamada uzman desteği yararlı olacaktır.
Çocuklarda ortaya çıkabilecek uzun dönem etkiler ve bunların yönetimi ise ayrı ve kapsamlı bir konuyu oluşturuyor. 

*****Bu haftanın öykü yazarı Esra Kahya. İsmini, sıklıkla son yılların öykü yarışmalarında kazanan isimler arasında görebilmek mümkün. Yazarın 2021 yılında, Ahmet Hamdi Tanpınar adına düzenlenen bir yarışmada en iyi roman ödülünü almış olan "Kambur" isimli bir çalışması mevcut. "Kambur", yazarın ilk romanı olarak okuyucuyla buluştu; ancak kaleminin gücü ve kalitesi nedeniyle yeni basılı eserleriyle ilerleyen zamanda da karşılaşabileceğimizi bekliyorum.

Yazarın Varlık Dergisi Aralık 2022 sayısında "Artanı Evde Kaldı" öyküsünü okuma fırsatı yakaladım.  Kambur ve yaşlı bir ev olarak tarif ettigi mekanda Hülya, elindeki eski bir fotograf, topallayan köpek, artık çok uzaklarda olan bir anne, bıyıklı bir kişi, reklamların göründüğü bir televizyon ve yanık kokusu öykünün evrenini oluşturuyor. Gerçeklikle oynanan cümleler görüyoruz. Gerçekliğin sınırları belirsiz; üç ayaklı, bıyıklı, fotograftaki çocuk, her birinin varlıklarını iç içe geçmiş durumda görüyoruz. Öykünün finalindeki çözüm tüm bu iç içe geçen detaylara ustaca bir açıklama getiriyor. Tek katmanlı olmayan, üzerine düşünmeyi gerektiren bir kurgu olduğunu belirtmeliyim.

Esra Kahya'nın 2021 yılı Kasım ayında İshak Edebiyat'ta yer alan "Bir Saat Konuşuyor" adlı öyküsüne baktığımızda, vefatının 83. yılında büyük önderin son dakikaları ele alındığını görüyoruz. Cümleler ilerledikce saatin akrep ve yelkovanındaki hareketleri hissedebilmek mümkün. Anlatım, iç sıkıntısı ve özlem ifadeleriyle başlıyor. Mekanın bir hasta odası olduğunu, odada, binada ve binanın dışında cok sayıda insanın endişe ve huzursuzluk ile bekledigini okuyoruz. Bina, bilindiği üzere bir saray. Sadece saray ve etrafında değil, farklı yerlerde olup aklı ve kalbi sarayda olan kişilerle kurgu ilerliyor. Farklı yerlerden saraya dogru harekete geçen insanları okurken, kişilerin ve mekanların sırayla değiştiğini fark ediyoruz ancak bunu dogrudan yazar bize vermiyor. Hissetmemizi sağlıyor. Kapanışta zamanın durduğu satırların kime ait oldugu ise belirsiz; bir esya, karakterlerden biri veya dışarıdaki 3. bir kisinin anlatımını dusundürüyor. Öykünün başlığı bize bununla ilgili bir ipucu veriyor.

Kahya, yeni eserleriyle öykü dünyasında adından çok söz ettireceğini düşündürüyor.

*****Son günlerin önemli sinema gelişmeleri Almanya'da yaşandı. 73. Berlin Film Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu. Büyük ödül olan Altın Ayı "Sur l'Adamant" adlı belgesele verildi. Belgesel, Fransa'da zihinsel engellilerin bakım merkezini konu alıyor. En iyi senaryo ödülü alan Angela Schanelec'in “Music” filmi, Oedipus kompleksini modern yaşamın içinde inceliyor. 

Festivalde tartışma konusu olan temel noktayı çocuklar olusturuyor. En iyi yönetmen ödülünü Fransız sinemacı Philippe Garrel “Le grand chariot” adlı filmiyle kazandı. Garrel'i ödüle götüren filminde kendi 3 çocuğu kamera karşısında yer aldı. Bir başka film “20,000 Species of Bees” ile en iyi oyuncu ödülüne hak kazanan Sofia Otero'nun 9 yaşında olması festivalde diğer bir dikkat çekici noktayı oluşturdu. Filmdeki rolü, kendini kız gibi hisseden bir erkek çocuğun hikayesiydi. Çok küçük yaşta ödüle uzanmış olması, Otero'nun geleceğini nasıl şekillendirecek? Bu kadar erken zirveye ulaşmış olması ve daha sonrasında bu ulaştığı noktayı sürdürememe ihtimali ona nasıl bir etkide bulunacak? Çocuk yaşta bu deneyimlerin yaşanmasının olumsuz sonuçları olabildiği bir gerçek. 

Yaşadığımız deprem felaketi, festivalin açılışında geniş yer buldu. Festivalin idari yönetmeni Mariette Rissenbeek açılış konuşmasında ülkemizdeki depreme geniş yer verdi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder