Covid-19 pandemisinde kontrolün tüm dünyada kaybedildiği şu günlerde salgının yayılımı kadar önemli bir diğer konuyu, üretilmekte olan aşılarla ilgili heyecan verici gelişmeler oluşturuyor. Pek çok ülkede son aşamaya gelinen aşı haberlerini, salgından kurtulabilme umuduyla takip ediyoruz. Tüm dünyanın odaklandığı, ilgiyle izlediği bir aşıda ise bizi gururlandıran iki kişi mevcut. Alman ilaç firması Pfizer’ın aşısı, Türk bilim insanları Dr. Uğur Şahin ve eşi Dr. Özlem Türeci tarafından geliştirildi.
Nobel’e aday gösterilmelerine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Bir dünyayı yıkıp geçen salgını sonlandırma konusunda en büyük emeği gösterenler arasında şimdiden unutulmayacak bir yer edindiler.
Türk halkı olarak bir kez daha yurtdışında önemli işlere imza atan insanlarımızın çalışmalarıyla göğsümüzü kabarttık. Tıp alanında farklı ülkelerdeki pek çok Türk, camia içerisinde en üst konumlarda bulunuyor. Kendi ilgilendiği spesifik alanlarda oldukça önemli başarılara sahip pek çok Türk hekim mevcut. Uğur Şahin, Aziz Sancar bunlardan yalnızca ikisi.
Bu isimler hepimiz için mutluluk verici ancak sadece yurtdışındaki vatandaşlarımızın başarısıyla gururlanmak ne zamana kadar devam edecek? Ülkemizde çok sayıda üniversite ve akademisyen mevcut iken uluslararası nitelikte başarıların azlığının irdelenmesi gerekir. Özellikle dünya ile entegre olmayı en çok başarabildiğimiz, ABD veya başka gelişmiş bir ülkedeki düzey ile aramızdaki farkın en az olduğu alan olan tıpta, kendi topraklarımızdan büyük başarılar çıkmaması kabul edilemez bir durum.
Bunun ardında yatan gerçekleri ve çözüm önerilerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Ülkemizde akademisyenlerin bilimsel çalışmaya ayırabilecekleri zamanları oldukça kısıtlıdır. İş yükü, çalışma şartları bilime katkı sunmayı zorlaştıracak şekildedir. Bunun çözümü hastane sayısını arttırmak değil, tepeden tırnağa sağlık ve sevk sistemini yeniden dizayn etmektir.
Bilimsel araştırmalar için teknik altyapı ve imkanlar zenginleştirilmelidir.
Bilime katkı konusunda araştırmacılara yapılacak teşvikler yeniden düzenlenmelidir.
Hak ettiği çalışma koşulları için yurtdışına gitme planları yapan her hekimin bu yönelimlere neden ihtiyaç duyduğu dikkatle değerlendirilmeli ve sorunlara bu açıdan yaklaşıp çözümler getirilmelidir.
Motivasyona zarar veren en önemli noktalardan biri olan sağlıkta şiddetin önüne geçmeyi sağlamak amacıyla etkili yasal düzenlemeler ve hastane içerisinde güvenli ortam sağlanmalıdır.
Sağlıkta gelinen düzeyin kaybedilmeden ileriye taşınması amacıyla tıp fakültelerine alımların kolaylaştırılmasına ve kontenjan artışlarına son verilmelidir.
Tıp eğitiminde ezberci öğrenim tarzı yerine sorgulayan, araştırabilen ve analitik düşünebilen hekimlerin yetişmesini sağlamaya yönelik eğitim sistemleri oluşturulmalıdır.
Kendi vatandaşlarımızın, tüm insanlığı etkileyebilecek başarı potansiyeline sahip olabildiğini çok defa gördük. Ama önemli olan buna kendi topraklarımız içerisinde tanık olabilmek.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder