2014 yılında aramızdan ayrılan Gabriel Garcia Marquez'in kaleminden okurlarına beklenmedik bir hediye, bu ay raflardaki yerini aldı. "Ağustosta Görüşürüz" adlı roman, Emrah İmre'nin çevirisi ile Can yayınları tarafından tüm dünyayla aynı anda yayınlandı. 88 sayfalık bu kısa eserde Ana Magdalena Bach karakterinin hüzünlü öyküsü anlatılıyor. Marquez, ilk defa bir eserinde kadın baş karaktere yer veriyor.
Eserin yayınlanması farklı bir açıdan polemik konusu oluşturdu. Marquez, vefatından önce yazmakta olduğu bu eserin yakılmasını vasiyet etmişti. İlerleyen demans varlığı nedeniyle eserini tamamlamakta zorlanıyordu. Ancak vefatın üzerinden geçen 10 yılın ardından çocukları Rodrigo ve Gonzalo vasiyete uymamayı tercih etti.
Edebiyat tarihinde diğer vasiyete aykırı davranışlara baktığımızda en iyi bilinen örnek Kafka'dır. Ölmeden önce el yazmalarını arkadaşı Max Proud'a emanet eder ve yakılmasını ister. Ancak bu isteği hiçbir zaman yerine getirilmez ve el yazmaları günümüze dek ulaşmayı sürdürür.
George Orwell da Papaz'ın Kızı adlı eseri için ölümünden sonra tekrar baskı yapmamasını istemiş; Vladimir Nabokov ise Laura'nın Aslı kitabının yayınlanmamasını vasiyet etmiş ancak bu eserler için de yazarların talebine aykırı davranılmıştır.
Acaba dünya edebiyatına damga vuran usta yazarların, ölümlerinin ardından eserleri üzerinde söz hakkı olmamalı mı?

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder