19 Ocak 2020 Pazar

Film Gibi Hayatlar


Film gibi hayat ifadesini kullandığımız kişiler vardır. Bu kadarı da olur mu diyerek şaşırdığımız bu hayatlar, yaşadıklarını anlamlandıramadığımız durumlarla doludur. Özellikle kimi sanatçılar, yaşadıkları dönemde hayatlarının bu yönüyle dikkatleri üzerine topladılar. Verdikleri türlü mücadeleler hepimizin ilgisini çekti. Nasıl zorlu günlerini atlatabildi, bu şartlar altında eserlerini ne şekilde ortaya koyabildi, tüm bu süreçleri bize en iyi anlatan ise biyografi filmleri oldu. 

Türk sinema tarihinde henüz biyografi filmleri oldukça yeni denilebilecek bir tür. Gerçek olaylardan uyarlanan filmlerimiz bol miktarda olsa da kişi odaklı eserler son yıllarda beyaz perdede yer almaya başladı. Dünya sinemasını bu açıdan oldukça geriden takip ettik. Ancak kısa dönemde etkisi toplumda fark edildi, izleyicilerin ilgisinin yoğunluğu görüldü. Sinema salonlarına giden izleyici sayısının her geçen gün azaldığı dikkate alınırsa, bu türdeki filmlere artan ilgiyi daha net görebilmek mümkün.
Geçmişten günümüze sinema tarihimizi ele aldığımızda, 1993 yılında Türk Edebiyatı’nın simge isimlerinden Muzaffer İzgü’nün otobiyografik eseri Zıkkımın Kökü’nün sinemaya uyarlandığını görüyoruz. Bu film, Adana’da bir gecekonduda yaşayan küçük Muzo’nun hayatını merkezine alıyor. Daha eskilerden ise, 1965 yılında Atıf Yılmaz tarafından yönetilen ve Metin Oktay’ın hayatını anlatan Taçsız Kral filmi mevcut.

Günümüzün ses getiren yapımlarına gelecek olursak: 
-Müslüm: 2018 model arabesk filmi de denilebilirdi. 1978 yılında Tarsus’ta konser sonrası yaşadığı trafik kazasıyla film başlıyor. Film boyunca trajik olaylarla dolu hayatını izleyip şarkılarındaki acının nereden geldiğini anlamak mümkün oluyor. Ancak toplumda gelişen Müslüm baba kültü ve fanatiklerinin gözünde nasıl farklı bir yer edindiği konuları yeterince ele alınmadığını belirtebiliriz.
-Ayla: Kore savaşı sırasında yetim kalmış olan bir kıza sahip çıkan Süleyman astsubayın hikayesi anlatılıyor. Müslüm filmiyle aynı yapımcıya sahip olan bu eser de acı dolu içeriğiyle bizleri etkilemeyi başarıyor. Finalde gerçek karakterlerin kavuşma anı ise gözyaşlarını boşaltacak türden.
-Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu: Kutuplaşmanın arttığı günümüzde ortak milli duygularla bizi kenetleyen, sosyal  bir birliktelik oluşturan filmdi bu. Başlı başına bir spor filmi diyemeyiz, halter yarışmalarına da pek vermiyor. Ancak Naim’in halkı için mücadelesi, dönemin karmaşık dinamikleri arasındaki yeri ön plana çıkarılıyor.

Biyografi filmlerinin sinemamızdaki etkisinin artarak devam edeceğini söyleyebiliriz. Ailesinin
vermediği onay nedeniyle şimdiden büyük tartışmalarla ses getiren, Ahmet Kaya’nın hayatını anlatan “İki Gözüm Ahmet” filmi şubat ayında vizyona girmesi bekleniyor. Diğer taraftan Sabahattin Ali ve Bergen için ise ilerleyen zamanda sinemada görmeyi beklediğimiz biyografi filmlerine konu olacakları kesin gözüyle bakılıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder