18 Ocak 2020 Cumartesi

Şair Evlenmesi ve Şairin Evi

1826 yılının Ağustos ayında Cihangir’de doğdu. 8 yıl Fransa’da geçen zaman dilimi dışında hep bu doğduğu bölgede yaşam sürdü. Şair evlenmesi’ni burada yazdı, Tercüman-ı Ahval gazetesini burada çıkardı. Şinasi, bu bölgede geçirdiği hayatıyla Türk kültüründe önemli adımlar atılmasını sağladı, edebiyat ve düşünce hayatımıza yön verdi.
Sanat geçmişimizde yeri tartışmasız olan bu ismin, günümüzde ne yaşadığı evi ne de mezarı biliniyor. Eserlerini nasıl bir ortamda ürettiğine dair bilgimiz bulunmuyor. Yaşadığı evi kullanma biçimi, odalarını ne şekilde kullandığı, çalışma köşelerini nasıl oluşturduğu veya penceresinden dışarı baktığında ne gördüğü konusunda fikrimiz ne yazıkki yok. 


Yazar evleri toplumumuzda nasıl bir öneme sahip? Bunların ortaya çıkarılması, yaşatılması, hak ettiği değeri görmesi için yapılanlar pek yeterli değil. Bu evleri hatırlayışımız günümüzde daha çok onların yok olmasıyla ilgili haberler aracılığıyla gerçekleşiyor. Örneğin geçenlerde Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını yazdığı Tekirdağ’daki konağının yanarak kül olması. 
“Mektepte bize şiir ezberletmişlerdi. İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış. Bunu yazan şair ne kadar haklıymış.”
Reşat Nuri’ye bu satırları yazdıran deneyimlerinin geçtiği ev artık yok. Yazarların, cümlelerini anlatımlarını yaşadığı çevreden ayrı değerlendirebilmek, yorumlayabilmek mümkün değil iken bu şekilde evin yanarak yok olması edebiyat ve kültür hazinemiz açısından büyük bir kayıp. 
Yazar evlerine gereken önemi vereceğimiz günleri ne zaman göreceğiz? Toplum olarak bu evlerin önemini anlayacağımız gün, gerçek anlamda girişimler belki yaşanacak ancak her geçen gün bu hazineleri birer birer kaybediyor olduğumuzu unutmamamız gerek. Belediyelere, kültür ve turizm bakanlığına, edebiyatçıların varislerine ve bizlere önemli görevler düşüyor.
Daha önceden Dr. Handan İnci tarafından başlatılan, edebiyat tarihimizin önemli isimlerinin evlerini bulup ortaya çıkarma uğraşı, hepimiz tarafından devam ettirilmeli. Gerekirse dedektif gibi araştırarak, satırlarından hatıralarından yola çıkarak, tarihi belgeleri inceleyerek o evleri bulmak, müze haline getirerek yeniden hayat vermek çok zor değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder